7 Kasım 2014 Cuma

Türk Havacılığına Bir Kapı Daha... İstanbul 3'ncü Havalimanı


Tam da Cumartesi yapılacak havalimanı temel atma töreni için küresel havacılığa yönelik bir konuşma hazırlığı yaparken...

Dün Eskişehir'den bir dostum, bir konferansımın haberini paylaşmış..


Bu konferansta "Türkiye, havacılık açısından Allah'ın bize altın tepside sunduğu bir coğrafyada..." sözüm başlık altında kalın harflerle yazılmış..

Söz konusu "Durum ve Verilerle… Hava Aracı Bakım, Onarım ve Yenileme" konferansım 25.12.2013 günü Anadolu Üniversitesi'de düzenlenmiş ve gelecekte hava aracı BOY sektöründe görev alacak gençlerle Türk havacılığının durumunu paylaşmıştım...

Yarın da, havacılık açısından altın tepsi ile sunulan coğrafyada bulunan ülkemde havacılığa bir kapı daha açılması için temel atılacak...

Bu kapının açılacağı küresel havacılık değerlendirmeme www.canerel.com.tr web sitemin "Can'Ca Güncel & Mesleki Çalışmalar" sayfasında yer alan,
Durumsal Değerlendirme ve Yorumlar...
✈ Değerlendirme Serisi - Ulusal Havacılık-Uzay & Savunma Faaliyetleri ve Bu Faaliyetlerde Bütünleşme ve Yönetim Seviyesinde Yükseltme İhtiyacı

grubu altındaki "Küresel Havacılığa Bakış - İstanbul 3’ncü Havalimanı Temeli Atılırken (Haziran 2014)" başlığından erişilebilir...

Şimdiden yeni ve en büyük havalimanımızın ulusumuza ve havacılığa haıyırlı olmasını dileyerek...
Jun 6 2014

Teşekkür - THKÜ İ&E "Havacılık İşletmeciliği Ödülleri" ve Kitabım

Türk Hava Kurumu Üniversitesi'nin ulusal havacılığımızın "En İyi"lerini seçerek duyurduğu "Havacılık İşletmeciliği Ödülleri Töreni" 27 Mayıs 2014 tarihinde yapıldı; bu törende 13 kategoride ödül verildi. Bu törende, Mart 2014 içinde yayınlanan ve bu ay ikinci basımı yapılan "Can'Ca Türkiye'de, Endüstrinin Gelişiminde İz Bırakanlar" kitabım ile "En İyi Havacılık Yazarı" ödülüne layık bulundum.









Geçtiğimiz iki ay içinde bu kitap sayesinde yaşanılanları paylaşmak ve ulaşılan aşama hakkında bilgi arz ederek vesile olanlara ve katkı sağlayanlara teşekkür etmek istedim.

Süregelen teknik, akademik ve ticari faaliyetlerimizin temelinde izleri olan kişi, grup ve kurumları vefa ile anmak ve kadar yarın mesleğime sahip olacakların yetişmesine de katkı sağlayabilmeye mütevazi bir katkı olabilmesi için;
  • Daha çok havacılık-uzay & savunma alanlarına odaklanarak, ulusal endüstrimizin özellikle de gelişiminde “İZ” bırakmış ve bugün gerçekleştirdiğimiz faaliyetlerin temelini oluşturan kişi ve kurumlardan bazılarını andığım,
  • Bugünü dünle değerlendirdiğim ve yarına yönelik dersler çıkarıp geleceğe yönelik önerilerde bulunmaya çalıştığım,
Can'Ca Türkiye'de, Endüstrinin Gelişiminde İz Bırakanlar" kitabım Mart 2014 içinde okuyucu ile buluşmuştu; bu ay içinde de ikinci basımı piyasaya sunuldu..

Her aşamasında örnek seviyede bir imece süreci yaşanan böyle bir kitabın amaçları arasında yine vefa esası ile bu kitabın getirisi ile Türkiye’nin ilk teknik yükseköğretim kurumu İTÜ’de uçak mühendisliğinde bir kız öğrenci için verilmesi planlanan başarı bursu ile ilgili protokol de İTÜ Rektörlüğü ve İTÜ UUBF Dekanlığı ile 24 Mayıs 2014 tarihinde imzalandı.
  • Amaçlanan başarı bursunu oluşturma çabası ve özgün içeriği benzer içerikte bir diğer başarı bursunun daha oluşturulmasına sebep oldu.
  • Ve her iki başarı bursu, resmi protokollere göre öğrenciler, 2014 - 2015 eğitim-öğretim yılı başında seçilerek başlatılacak.


Bu projede,
  • bana güvenen,
  • düşünceme inanan,
  • destek veren,
  • yayınlanmasına ve dağıtılmasına katkı sağlayan,
  • farkındalık oluşturma çabalarımı güçlendirerek geliştiren,
  • kitabı temin ederek okuyan ve değerli görüşlerini paylaşan,
  • bu ödülü layık gören,
havacılık - uzay ve savunma aşıklarına, meslektaş ve arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Bu kitap projesinin başarısının gelişerek sürmesi yönünde desteklerinizi esirgemeyiniz; lütfen.
May 30 2014

9 Eylül 2013 Pazartesi

Ulusal Havacılık Ekosistemindeki Belli Başlı Elemanlar

Türkiye’deki havacılık faaliyetleri;

·         Otorite(ler),
o   Doğrudan etki edenler,
o   Dolaylı etki edenler,

·         Havacılık malı üretenler,
o   Ana sistem üreticisi işletmeler,
o   Alt sistem üreticisi işletmeler,
o   Sistem elemanı üreticisi işletmeler,
o   Malzeme-parça üreticisi işletmeler,

·         Havacılık hizmeti üretenler,
o   Havacılık filo işletmeleri,
o   Havacılık tesis işletmeleri,
o   Teknik işletmeler,
o   Tasarım,
o   Mühendislik,
o   Araştırma ve Geliştirme,
o   Bakım, Onarım ve Yenileme (BOY),

·         Destekleyici mal-hizmet üretenler,
o   Akademik öğretim kuruluşları,
o   Eğitim işletmeleri,
o   Bilişim işletmeleri,
o   Yer destek işletmeleri,
o   Lojistik işletmeleri,
o   Güvenlik işletmeleri,
o   İkram işletmeleri,
o   Eğlence işletmeleri,
o   Medya,
o   Meslek kuruluşları,

şeklinde sınıflandırılabilir.

Uluslararası standartlara uyum ve belgelendirmenin özel ve önemli bir yeri olan havacılık endüstrisinde iş gücü oluşumu, havacılıkla ilgili meslekler, sanatlar veya işler için gerekli bilgi, beceri ve alışkanlıkların elde edilmesi amacıyla yapılan çalışmaları kapsayan öğretim programları ile gerçekleştirilmektedir. Kapsamı, niteliği ve uygulama zamanları arasında faz farkları olsa da, bu programlar;
·         Kişilerin hayata atılmadan, iş ve meslek kollarında çalışmaya başlamadan önce okul veya okul niteliği taşıyan yerlerde, genel ve özel bilgiler bakımından yetişmelerini sağlamak amacıyla belli kanunlara göre düzenlenen (formel) örgün  öğretim programları,
·         Örgün öğretim imkânlarından yararlanmamış olanlara, gittikleri okuldan erken ayrılanlara veya meslek dallarında daha yeterli duruma gelmek isteyenlere yönelik uygulanan yaygın  öğretim programları,
·         Kurum / şirket içi eğitim programları,
·         Bu programların bir karması,
yöntemleri ile gerçekleştirilmektedir.

Can EREL
Ocak 2012

Orjinal Metin: EREL, Can; “Türkiye’de Hava Aracı “Türkiye'de Havacılık Endüstrisine Yönelik Örgün Öğretim Programlarının Değerlendirmesi”, MSI Aylık Savunma Teknolojileri ve Strateji Dergisi Sayı 075, Ocak 2012.



6 Nisan 2013 Cumartesi

Noktaları Birleştirmek..


Steve Jobs’ın o unutulmaz Stanford konuşmasından aklımda kalan bir-iki kırıntan biriydi “Noktaları Birleştirmek..” tanımı; deneyeyim istedim:


Cogitate Incognitum!
Denize karşı evimiz yok(tu); ama gökyüzüne karşı hayallerimiz var(dı)...

Eskişehir’de tarihsel gelişim, havacılıkla ilgili rastsal ardıl yatırım ve girişimlerin oluşturduğu tamamlayıcı sektör/işkolu yığınlaşmasının sistematiğe kavuşturulması 1980’li yılların sonundan itibaren bazı meslektaşlarımla üzerinde düşündüğümüz, tartıştığımız ve bazı risklerde alarak gerçekleştirmeye çalıştığımız bir hayalimizdi; başaramadık!

Mezuniyetimde istesem de “girişim”ci olamazdım, “profesyonel” olma tercihimi ikinci sınıfta yapmıştım… Ama, zaten “garaj” da yoktu; “girişim” öğretisi ve destekleri de…

Raunheim - Almaya’da bir otel odasında 1988 Ekim soğunda “girişim” ateşi düşmüştü içimize; “küvez” veya “teknopark”, “teşvik” veya “destek” nedir bilmeden... Diplomalı DELİkanlık…

Ardından gelen 152+ sancılı süreç ve “TeknoLojistik”; havacılık endüstrisinin ülke için gerekli olabilecek hemen her teknolojsini kucaklayan ilk TAM özel sermaye girişimi olarak doğdu!  

Bu fikrin bir iş fırsatına dönüştürülmesine –yokluklarımızdan biriktirdiklerimizle- sermaye sağlayan melek yatırımcıları da, emekçi girişimcileri de, iş danışmanı da, süreci tanıdık ağları ile  bütünleştirecek iletişim ve ilişki danışmanı da “öz”den di; kendimizdik.

Havacılıkta mevcut yerel kuruluşların faaliyetlerini bütünleştirerek sinerjik yaratma, bölgesel bir güç merkezi olma hayali önce “gaz”a dönüştü.. sonrası hiç olmadı bazıları için…

Bazen sabahın ilk ışıklarına kadar düşünülen, konuşulan, tartışılan projelerde, inançla havacılıkta  “başarı hikayesi” olmasına çalışılan anonim şirket “gaz” oldu; “hikaye”si kaldı anılarda…


◊ ◊ ◊


Omnes viae Romam ducunt!

Yokluklarımızı paylaşarak oluşturduğumuz güç ile başlattığımız girişimin amacını teorileştirememiştimancak, bu anlayışı yıllar sonra  “endüstriyel kümelenme” adı ile devlet politikalarımız içinde gördük; heyecanımız yeniden arttı…

Havacılık endüstrisinin kümelenme anlayışı ile yapılanması konusunda araştırma ve çalışmalarımla beraber amaç birlikteliği fırsatı bulduğum Ege Serbest Bölgesi A.Ş. (ESBAŞ) ile sonunda Türkiye’nin havacılık ve uzay alanında “küme”lenmeyi amaçlayan hukuki platformu olarak “Havacılık ve Uzay Kümelenmesi Derneği” öncesinde bu konu ile ilgili toplantılarda duydum “Kalkınma Ajansı” tanımını; ilk tanıdığım da İzmir Kalkınma Ajansı idi..

Notlarımda;
·         Kamu, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasında işbirliğini geliştirmek,
·         Kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak,
·         Yerel potansiyeli harekete geçirmek,
suretiyle ulusal kalkınma plânı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak üzere kurulmuştur yazıyor; Kalkınma Ajansları için… Ajansların karar organı yönetim kurulları Vali’ler başkanlığında yerel yöneticilerden, icra organı da genel sekreter ve bağlı organizasyondan oluşturuluyordu.

Yıllar sonra faaliyetlerimin merkezini Ankara’ya getirdiğimde de Ankara Kalkınma Ajansı’nı takip etmeye başlamıştım.

Ankara Kalkınma Ajansı, Ankara ile ilgili kalkınma stratejilerinin geliştirilmesinde ve hayata geçirilmesinde öncü olma uzgörüsüne sahip imiş; başkentin ekonomik, kültürel ve siyasal küreselliğini geliştirecek faaliyetler gerçekleştiriyor.


◊ ◊ ◊


Konfiçyus’u anarak "karanlığı lanetleyeceğine bir mum yak”anlar…

Ankara Kalkınma Ajansı uzgörüsü kapsamında girişimcilik ve inovasyon kapasitesine katkıda bulunma amaçlı “Girişimcilik ve İnovasyon Buluşmaları” toplantıya katıldım 4 Nisan 2013 günü.

Konuşmacı da, yeni kurulan bir vakıf üniversitesi olmasına rağmen;

·         Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Ekim 2012 içinde açıkladığı ‘Üniversitelerarası Girişimcilik ve Yenilikçilik Endeksi"nde (Sabancı Üniversitesi, ODTÜ ve Bilkent Üniversitesi ardından) dördüncü olan,

·         TÜBİTAK’tan Teknoloji Transfer Ofisi (TTO) desteği hakkını Mart 2101 içinde kazanan(toplam değeri 10 milyon TL olan TTO desteğinden 10 yıl boyunca yararlanacak) ilk 10 üniversite içinde olan,

Özyeğin Üniversitesi’nin kurucu rektörü Prof. Dr. Erhan ERKUT.

Özyeğin Üniversitesi’nin yapı, içerik ve ölçek anlamında Kapadokya Meslek Yüksekokulu ile farklı segmentlerde idi; kesişimleri olan havacılık programlarımızın da kulvarları farklıydı ve ben de farklı düşünüyordum...

Kendi ifadeleri ile “Kısıtlı kaynakları hemen sonuç alınacak ve mezunlarının iş bulabileceği alanlara yönlendirme yaklaşımı” bulunan Özyeğin Üniversitesi işe bariz kariyer patikası olan “işletme”, “hukuk”, “mühendislik” gibi alanlardan başlamış, son olarak bu üçlemeye “tasarım”ı da ilave etmişti; küresel gelişime ve okulun sahip olduğu “iddia” ile uyumlu bulmuştum. Bu tespitlere rağmen “havacılık” öğretiminde yapılanlar nedeni ile üniversite izleme listemde idi.

Havacılıkta bilgi, bilit ve 35+ yılı bulan endüstriyel deneyimle Özyeğin Üniversitesi’nin havacılık programlarının diğer alanlarda sahip olduğu iddiya uygun ve sürekliliği yönünden kuşkularım vardı…

Bu toplantıda duyabilmeyi ve öğrenip ikna olabilmeyi umut ettim; yanılmışım!

Ama…

Dr. ERKUT’un bugün dinlediğim “Üniversitelerimizde girişimciliği nasıl geliştirebiliriz?” konulu bu konuşması ile;

·    Ülkemizin hızla gelişen bir rektörün ağzından, üniversitenin yapısal gelişiminde üç kuşakla özetlenen süreç kafamda oluşturduğum bazı modelleri teyit etti.

·   Yıllar önce işletme lisansüstü çalışmalarım öncesi işletme tamamlama derslerini alırken sosyoloji ve organizasyonel kültür çalışmaları ile tanıdığım Hofstede'nin incelediği kültürel boyutların girişimcilik açısından değerlendirilmesini yaşam gerçekleri ile oldukça örtüştürdüm.

·    Girişimcilik için tespit edilen bilgi, (iletişim becerileri, güven oluşturma, başkalarını motive etme, doğru kişileri seçme, …) temel yetkinlikler, düşünce, (cesaret, etik, azim ..) duruş gibi gerekliliklerinin hepsinin tam olarak öğretilebilir olduğuna ikna ol(a)masam da (belki de bir yaşa kadar) bu gerekliliklere sahip olanların öğretim/eğitim ile girişimciliklerinin etkileştirilebileceğini düşünmeye başladım.

Girişimle ilgili algımı geliştiren ve bakış açımı farklılaştıran konuşma nedeni ile teşekkür ettiğim “Üniversitelerimizde girişimciliği nasıl geliştirebiliriz?” sunumunu sizin de ilginizi çekebilir; paylaşıyorum..

Can EREL
04.04.2013

15 Aralık 2012 Cumartesi

Havayolu Lojistik ve Teknik Faaliyetlerinde "İşbirliği", Önemi ve Maliyet Düşürücü Etkisi


Ulaştırma havacılığının "Havayolu"  segmenti ile ilgili küresel pazar değerlendirmelerde ;

·         Havayollarında en az 45 milyar dolar/yıl envanter satın alması / kullanımı (ki bu rakamı katlayan tahminler de mevcuttur) ve bu envanterin 10 milyar dolar/yıl taşıma hacmi vardır.

·         Bu tespit uçak başına 2-2,5 milyon dolar/yıl seviyesinde br envanter bütçesini göstermektedir.

·         Bu bütçenin ;
o    Filoları oluşturan (ve hatta uçulan varış havalimanlarının destekleyebileceği),
§  Hava aracı tipleri,
§  Konfigürasyonları,
arasında benzerlik (commonality) arttıkça,
o    Filolardaki hava aracı sayısının belli bir eşik seviyesi üzerindeki sayıda olması halinde,
azalacağı  açıktır…

·         Ayrıca, daha çok parça bekler uçağı faaliyete döndürme (Aircraft on Ground, AOG) için gereken acil malzeme temini durumunda, (temin merkezine coğrafi yakınlığa bağlı olarak) maliyete en iyimser tahminle %30 - %70 ilave olduğu da bilinmektedir.

Bu nedenle, havayolu işleticisine de maliyet avanatajı sağlayan,

·         Konsinye malzeme envanteri,

·         Envanter sahipliği ve  yönetiminin üçüncü tarafa verilmesi,

·         Çoklu kullanıcıyı besleyen ortak envanter havuzlarının oluşturulması,

·         Bu gibi uygulamaların anlamlı karmaları,

gibi uygulamalar ikmal zinciri faaliyetlerinde son yıllarda en fazla dikkati çeken gelişme olmuş; öyleki orjinal ekipman üreticileri (OEM)lerin bazıları dağıtım kanallarında yer alan distribütörleri satın alarak bu alana hızla girmiştir.

Küresel bulguları esas alan değerlendirmeler ile 377 uçağa ulaşan Türkiye havayolu uçak filosu düşünüldüğünde 1 milyar dolar/yıl envanter satın alması / kullanımı olduğu düşünülebilir.

Ulusal havayolu işletmelerimiz arasında, hava aracı tipinde standardizasyonu önemli bir engel olsa da,

·         Daha çok üç havalimanına yoğunlaşan işletme merkezlerini (hub) kullanması,

·         Bu merkezlerde aynı zamanda, BOY merkezlerinin de (halen veya yakın zamanda) mevcut olması,

gibi özelliklerin avantaj olabileceği değerlendirilmektedir.

Belirtilen avantajlar dikkate alındığında,

·         Aynı işletme merkezini kullanan,

·         Benzer hava aracı envanterine sahip olan, 

havayolları arasında ikmal zinciri, hatta hat bakımı ve teknik hizmetler (engineering) alanlarında ortak çözüm sağlama yönünde gerçekleştirilecek işbirliğinin dünyadaki diğer öreneklerine kıyasla çok daha başarılı sonuçlar verebileceğine işaret etmekte, orta vadede bölge ülkelerinin oluşturulan çözüm işbirliği konfigürasyonuna uyum sağlayan hava araçlarına sahip olanların da bu gelişimden olumlu yönde etkilenebileceği değerlendirilmektedir. Türkiye’de AOG malzemenin maliyet etkisinin küresel ortalamaların çok üzerinde olduğu da dikkate alındığında ortak çözüm uygulamalarındaki etki daha da heyecan verici bulunabilir..

Bu çözüme havayolu işleticilerinin kendi aralarında oluşturabilecekleri bir irade ile gösterilecek çaba sonucu yaklaşılabilmesi mümkün olduğu kadar, üçüncü tarafın;

·         Kısa vadede, Satıcı Sahipliğindeki Envanter Yönetimi (Vendor Owned Inventory Management, VOIM) yaklaşımı ile  (C-Class Items / Consumables / Expendables / Rotables / Repairable / Life Limited Parts gibi malzemeler ile Yer Destek Teçhizatı (Ground Support Equipment, GSE) ve takım-avadanlık (Tools)’a yönelik) ikmal zinciri yönetimi,

·         Orta vadede,  
o    Hat bakımı,
o    Teknik (engineering) hizmetler  (SUEYK, Sürekli Uçuşa Elverişlilik Yönetimi Kuruluşluğu da dahil),

alanlarında çözüm oluşturarak sunmasının ilgili her bir tarafa kazanç sağlayacağı, bu yaklaşımın küçük ve orta boy havayolu işletmeleri açısından  çok daha fazla anlam kazanacağı, azalan işletim maliyetlerinin müşteriye yansıtılması ile ulusal havacılığında gelişimine katkı ile "boomerang" etkisi sağlanabileceği değerlendirilmektedir.

Can EREL
Haziran 2010
Yenileme Mayıs 2012

Tayyareci Vecihi Hürkuş'a Vefa... Seçenekler...





From: Can EREL

Sent: Friday, December 14, 2012 5:37 PM

Subject: Fwd: [itu-ucak] Vecihi Hürkuş'a vefa.

 
"...

Ataturk Havalimani ile ilgili degrlendirmeler muhtelif; ticari merkeze donusturulmesine kadar uzayan secenler var.. Teklifim sadece bir havalimaninin ATATÜRK olmasi, onunda en buyugu olmasi..


Ozetle; MSI Dergisinin bugün yayınlanan Aralık 2012 (088) Sayısında "Türkiye'de, Endüstrinin Gelişiminde İz Bırakanlar: Mühürdarzade Mehmet Nuri Demirağ"  makalemin sonunu;
 "...
Nuri Demirağ’ın sorgulayan, değerlendiren ve paylaşımcı kişiliği, sürdürülebilir ve tamamlayıcı iş birliğine dayalı sistematik ve yenileşimci faaliyetlerinden aldığım esin ile;
  • İstanbul’da 150 milyon yolcu nihai kapasitesi ile Yeniköy ile Akpınar köyleri arasındaki 90 milyon metrekarelik alana 5-6 pistli olacak şekilde 2016 yılında hizmete girmesi planlanan ancak henüz adı konmamış üçüncü uluslararası havalimanına kurtarıcımız ve yüce önderimizin adının verilerek “Atatürk Havalimanı” olarak isimlendirilmesini,
  •  İstanbul’a üçüncü havalimanı süreci kapsamında tavsiye edilmesinin planlandığı duyumları alınan Yeşilköy’deki havalimanına;
  •  Havacılık ve ilişkili (algılama, mekatronik, gelişmiş malzeme ve yazılım gibi) gelişmiş teknolojileri konusunda eğitim ve temel araştırmalarının yapılacağı bir “Gök Üniversitesi”,
  • İş uçağı ve helikopteri, sportif hava araçları ile ilgili endüstriyel araştırmalar, tasarım, imalat ve BOY faaliyetlerinin yapılacağı “Yeni NuDTA” tesisleri,
  • Havacılık teknoloji ve ürünleri ile bu alanın düşünsel faaliyetlerine yönelik “Selahattin Reşit Alan Havacılık Enstitüsü ve Müzesi”,
de ilave edilerek ve bu arazinin, önceden Nuri Demirağ’a ait Gök Stadyumu (Elmas Paşa Çiftliği) olduğu dikkate alınarak, “Nuri Demirağ Havacılık Parkı ve Havalimanı” adı ile devam edebilmesini,

ve bu düzenlemeler ile gönüllerde vefa ve dimağlarda girişimin en temel girdilerinden olan “kendine güven” olgusunun daha da gelişeceği günleri umut ederek..
…"
şeklinde bitirmiştim..
CE



---------- Forwarded message ----------
From: AS
Date: 2012/12/14
Subject: RE: [itu-ucak] FW: Vecihi Hürkuş'a vefa.

Atatürk var ya.
Yeşilköyün adı, Atatürk yapıldı ya..
İstanbul Atatürk Havalimanı ı ve Atatürk Hava Limanı II olabilir mi??




---------- Forwarded message ----------

From: Can EREL  

Sent: Friday, December 14, 2012 4:47 PM


Subject: Fw: Vecihi Hürkuş'a vefa.

"...

Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği'nin başlattığı "İstanbul'un 3. Havalimanına "Vecihi Hürkuş" adı verilmelidir." e-kampanyasını konusunda Dernek Yönetim Kurulu Başkanı ile paylaştığım mesajı bilgilerinize sunarım:

"...Biraz önce bir mesleki gruptan aldığım mesaj ile öğrendim Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği'i öncülüğünde başlatılan "İstanbul'un 3. Havalimanına "Vecihi Hürkuş" adı verilmelidir." e-kampanyasını...  
Aşağıdaki mesajda yer alan, Tayyareci Vecihi Hürkuş ile ilgili belirtilenlere gönülden katılıyorum; geciken vefa borcunun ödenmesine de..  Ancak, kamuoyu ile paylaşılan İstanbul'un 3'ncü havalimanının sahip olacağı maddi/manevi boyutlar ve değerler, yıllardır yaratılmış marka ilişkilendirilmeleri nedeni ile yeni havalimanının adının "Atatürk" olması gerektiğini düşünüyorum.  
Bu yönde teklifim, Nuri Demirağ ve Uçak Mühendisi Selahattin Reşit Alan'ı da ilgilendiren ardıl önerilerle, ekte kapağı bulunan MSI Dergisinin bugün yayınlanan Aralık Sayısında "Türkiye'de, Endüstrinin Gelişiminde İz Bırakanlar" başlığı ile yayınlanmıştır.   
Benzer gerekçelerle Tayyareci Vecihi Hürkuş için de hakettiği vefayı göstermenin (havalimanına isminin verilmesi ötesinde) daha uygun bir yolunun bulunabileceğini düşünüyorum. Örneğin; Tayyareci Vecihi Hürkuş'un,   
“... 

Gezdiğim yabancı ülkelerde nasıl havacılığa başladıklarını, nasıl atölyeler yaptıklarını çok iyi biliyordum.Her şeyden önce milli inanç ve teşvik bu yoldaki başarının tek çaresiydi. 

Ben de muvaffak olmak için buna muhtaçtım. 
Elimizden alınamayacak tek özgürlük; tavrımızı seçme özgürlüğüdür. 
Benim özgürlüğüm milli bağımsızlığa giden tek yolun milli üretimden geçtiğine olan inancıma ömrümü vakfetmekti. Çünkü başkalarının kanatlarıyla uçmaya çalışanlar “HürKuş” olamazlar. 
...  
değerlendirmesini, kişisel olanak ve çabalar ile havacılık endüstrisi adına ortaya koyduklarını gerekçe kabul ederek,  Ankara'da oluşumu yönünde çalışmaları süren Havacılık Kümelenmesi kapsamındaki ihtisas OSB'ne adı verilmez mi?  Sizden sonra ilgili meslektaşlarım ve diğerleri ile paylaşacağım bu samimi düşüncemi öncelike sizinle paylaşmak istedim; anlayış göstereceğinizi umut ederek faaliyetlerinizde kolaylıklar dilerim. ..."
CE



---------- Forwarded message ----------
Sent: Friday, December 14, 2012 11:30 AM
Subject: Fw: Vecihi Hürkuş'a vefa.

VECİHİ HÜRKUŞ'A BORCUMUZU ÖDEME VAKTİ .. 

Türkiye ilk yerli üretim otomobille 1961’de tanıştı. Ne yazık ki günlerce insan üstü bir çaba ile Devrim otomobilini ü 

reten mühendisler yorgunluktan, deposuna benzin koymayı unutunca parlayan yıldız birkaç gün sonra söndü. Devrim Otomobili, Türk mühendisliğinin olağan üstü bir başarısı olarak tarihe not düşüldü. Kolay unutan toplumsal hafızamız, nasıl ki dünyanın ilk arabalı vapurunu üreten Osmanlı mühendisliğini unuttuysa, Devrim'i de tozlu raflara gömdü. Tolga Örnek sayesinde tekrar hatırladığımız Devrim ile 1961’e geri döndük.

Bir gökyüzü sevdalısı Vecihi Hürkuş...

1871 yılında Hüseyin Haki Efendi’nin buluşu dünyanın arabalı vapuru Suhulet boğazda boy gösterecekti. İngiltere’de üretilen Suhulet, 1960’lı yıllara kadar görev yapacak, sonra gazi olarak emekliye ayrılacaktı… Suhulet’i Osmanlı ile, Devrim otomobilini de dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in ‘Garp kafasıyla araba yaptık ama şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk’ sözleriyle tarih sayfalarına gömdük.

Türk mühendisliği ve sanayisinin her iki önemli basamağında da gerek yerli gerekse İngiliz mühendis ekipler günlerce, aylarca, yıllarca emek harcadılar. Her iki ekip de azimliydi ve ekonomik anlamda destekleniyorlardı. Ama bir olay daha var ki, toplumsal hafızamız bunu unutmakla cidden ayıp etti… Tek başına 29 yaşında bir adam kalkıp 1924’te uçak yapmaya soyundu. Kendi parası ve emeğiyle hem de… Üstelik 1925’te bu uçakla uçtuğunda, ödül yerine maaş kesintisi ve ev hapsi aldı!

Vecihi Hürkuş, çılgınlık mı, deha mı, kahramanlık mı? Üstelik tek başına, üstelik kendi sınırlı imkanlarıyla bir değil, birkaç uçak yaptı. İlk uçuş okulunu açtı ve ilk hava yolları teşkilatını da kurdu. 3 ay içerisinde bir marangoz dükkanı kiralayarak inşa ettiği Vecihi K- XIV uçağıyla İstanbul’dan Ankara’ya uçtuğu halde, uçağına el konulmuş, uçabilirlik sertifikası istediği yetkililerden ‘Tayyarenin gerekli vasıflarını tetkik edecek kimse bulunmadığından…’ cevabını alıp yılmamış; Uçağını söküp trenle Çekoslovakya’ya gitmiştir. Buradan aldığı sertifikayla yurda döndüğünde bile bir kahraman edasına bürünmemiştir.

Vecihi Hürkuş. Balkanlar’da, Kafkasya’da, Kurtuluş Savaşında’dır. Kafkasya’da esir düştüğü 'Nargün' adasından kaçabilen tek esirdir. Günlerce yürüyerek, geldiği İstanbul’dan trenle Kurtuluş Savaşı’na katılmasına günlüklerinde yer vermemesini “Önemli olan benim Kurtuluş Savaşı’na katılmamdır.” diye açıklayacak kadar vatansever ve mütevazıdır.

İlk Türk kadın pilot Bedriye Gökmen’i yetiştirecek kadar yenilikçi, yetiştirdiği öğrencilerden para almayarak, kurduğu sivil havacılık okulunun zor durumda kalmasını göze alacak kadar da yardımseverdir aynı zamanda...

Kurduğu hava yolları şirketi zor durumda bırakılıp, uçakları yurt dışına kaçırıldığında bile kırılmayıp, son yıllarında elinde kalan tek uçağıyla madencilik sektöründe ciddi başarılara imza atmış, bir kahramandır o. Aramızdan ayrıldığı 1961 yılında katıldığı savaşlarda gösterdiği başarılardan dolayı aldığı gazilik maaşına ise haciz konmuştu!

Bugün tozlu raflarda, ortaçağımıza hatta ilk çağımıza kadar uzanabilirken, Vecihi Hürkuş’un olağan üstü başarılı hayatını görmezden gelmek, her şeyden önce kendimize haksızlık değil midir?

Fakat bir avuç gönüllü Hürkuş adını yaşatmak ve adına bir müze kurmak için bir süredir çaba harcıyor. Bu bir avuç gönüllü içerisinde Hürkuş’un kızı Gönül Hürkuş’ta yer alıyor. Onlar, İstanbul’a yapılacak 3. Havalimanına ne isim verileceği tartışmalarına kafa yormuyor. Bunun için bir kampanya bile başlattılar.

Hemen şimdi sadece bir link yardımıyla Tayyareci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği’nin başlattığı İstanbul’a yapılacak 3. hava alanına Vecihi Hürkuş adının verilmesi kampanyasına siz de destek olabilirsiniz.

Hürkuş’a vefa borcumuzu ödemenin vakti geldi sanırım…